"I should not talk so much about myself if there were anybody else whom I knew as well." - "Eğer bir başkasını daha iyi tanıyor olsaydım, kendimden bahsetmezdim." - Henry David Thoreau

Çarşamba, Mayıs 07, 2008

Uçuşsal Farkındalık

Aşağıda okuyacaklarınızı ciddiye almayınız.

. . . yiyeli yaklaşık 2 saat olmuştu. Bir göz açıp kapama süresinde boyut değiştirdiğimi hissettim. Aman tanrım bu renkler nereden geliyor böyle, ne kadar canlılar daha önce neden renklerin bu kadar güzel olduğunu farkedememişim, hayret. Bir klüpteyiz, çılgın bir müzik çalıyor, ama sanki müziği ben çalıyorum, resmen beynimde hissediyorum. O ana kadar saçma sapan salındığımı düşünmeme rağmen, şimdi dans ettiğimin farkındayım, hem de ne dans herkes beni izliyor sanki. İnsanları o kadar net görebiliyorum ki kendimi Matrix filmindeki Neo nun "The One" olduğunu farkettiği andaki uç noktada hissediyorum. Evet evet benim o, seçilmiş kişi. Ben seçilmiş kişiyim, başka türlü nasıl bu kadar net görebilirim bu kadar ayrıntıyı. Ortamda tek bir toz zerreciği bile yok, herşey çok net, ve herkes ağır çekimde hareket ediyor, ben hariç. O da ne, evet evet uçuyorum ben, herkesin, herşeyin üzerindeyim, renkler de bana eşlik ediyorlar. Herkes beni izliyor, yok yok bir dakika ne izlemesi bana tapıyorlar, benim yerimde olmak istiyorlar, imreniyorlar. Evet sanırım boyut değiştirdim, ne kadardır bu taraftayım, daha başka kimler benimle beraber bu aşamaya geldiler tam emin değilim ama birşeyler ters gitmeye başladı sanki, zaman ve mekan kavramları ortadan kalktı, yoksa geri gelemeyecek miyim? Hep bu tarafta mı olacağım? Nasıl tekrar normal olabilirim? Ya başaramazsam? Sanıyorum panikliyorum, kalbim hızla atmaya başladı, bir çıkış bulmalıyım, ne düşünsem, ne yapsam da buradan çıkabilsem. Buraya bir girdiğime göre çıkış yolunu da bulabilmem gerekiyor mantıken, ama mantık şu an için işlemez durumda. Evet sanırım ne düşünmem gerektiğini buldum, evet çıkacağım buradan, sanırım olacak bu iş, ama o da ne döngüye girdim, yine aynı yerdeyim, düşüncelerime yoğunlaşmalıyım, ama neden odaklanamaıyorum ve binlerce anı üşüşüyor beynime, bir bilgi bombardımanı yaşıyorum ve aklıma gelen her yeni düşünce beni başka bir döngüye sokuyor. Offf offf sanırım hiç çıkamayacağım bu döngüden, ama çıkmak istiyorum, nasıl yapacağım bunu? Düşün düşün. Şu an neredeyim ben? Evet bir disco dayım. Yok yok discodan çıkalı saatler oldu, evde olmam gerek. Peki niye evde hissetmiyorum kendimi? Hem evde olsam Barış burada olurdu, yok işte yok. Yoo evet Barış burada işte, karşımda duruyor. Ama ben bu haldeyken niye benimle ilgilenmiyor, niye yardım etmiyor bana, niye gülüyor? Hayır o değil o zaman, ben onun Barış olduğuna inanmıyorum, peki kim o? Ne yapıyor burada, evimde? Evim mi? Evde miyim ki? Gerçek değil gördüklerim, sanrı olmalı bunlar. O zaman hala dışarıdayım, uyuyor muyum yoksa? Hadi ama odaklan, yapabilirsin. Neredeyim ben? Evde miyim? Sokakta mıyım? Discoda mıyım? Bir nerede olduğumu bulabilsem çıkacam bu döngüden. Ya da gerçekten çıkabilecek miyim? Offf panik atak dedikleri şey bu mu yoksa. Halbuki ilk dakikalar ne güzeldi, tarif edilemezdi. Şimdi şu halime bak ne nerede olduğumu biliyorum ne ne yaptığımı. Ya rezalet çıkarttıysam, ya tutuklandıysam, ya şu an nezarethanedeysem, ya soyulduysam, ya delirdiysem, daha da kötüsü ya öldüysem? Evet evet öldüm ben sanırım, arada biryerlerde takıldım kaldım, yolumu arıyorum. Off ya ne ölmesi, kesin sızdım bir yerde, dur bakalım sabah olsun anlarız nerede olduğumu. Umarım bulurlar beni. Bu kaldırım taşı da amma soğukmuş, üşüdüm. Hıı??!!, biri mi sesleniyor bana?

- Nasıl oldun Tekin?
- Barış??? Şu an evde miyim?
- Hep evdeydin, yanı başımda . . .
- Ohhh


0 comments: