Evet + Hayır + Boykot = Türkiye
Daha önce Hollanda'daki seçimler ve sonuçları ile ilgili birşeyler karalamıştım burada. Hollanda' da seçimler biteli yaklaşık 110 gün oldu, ortada hala daha bir hükümet yok. Peki vatandaş bunu hissediyor mu? Geleceğinden kaygılı mı? Ülke başıboş nereye gidiyor diyen var mı? Yok! Haftaiçinde önceki hükümetin finans bakanı yeni hükümetin daha iyi çalışması için bütçede büyük kısıntılara gitti ve yeni oluşacak hükümetin muhtemel başbakanı da bundan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Yani enkaz devraldık diye bir laf duymayacağız, herkes ülkesi için çalışmaya gayret ediyor.
Muhtemelen en az 3 partili bir koalisyon olacak, 110 gündür partiler bir araya gelip üzerinde fikir birliği sağlayacakları çalışma planı üzerinde anlaşmaya çalışıyorlar. Dikkat edin koalisyonu oluşturacakları sayısal model üzerinde değil, koalisyon hükümetinin çalışacağı konular üzerinde çalışılıyor. Yani hükümet kurulduğunda herkes ne tür yasalar çıkacağını, nasıl bir programa bağlı kalınacağını bilecek, o yüzden 110 gündür konuşuyorlar. Böyle bir durumun Türkiye' de gerçekleşme ihtimali herhalde yoktur. Kimisi ben Kürtlerin partisi ile masaya oturmam der, kimisi ben dincilerle masaya oturmam der, kimisi türban karşıtları ile masaya oturmam der, sanki Türkiye' de başka insanlar yaşıyormuş gibi. Hadi diyelim masaya oturdular, asıl o zaman tantana kopar zaten, herkes önce bir rest çeker, benim milletvekili sayım daha büyük, yok efendim seninki büyük ama benimki daha işlevsel, yok yok sizler sayıca çoksunuz ama ben olmadan iktidar olamazsınız diyerek herkes silahlarını gösterir, sonra sömürülecek bakanlıklar birer birer paylaşılır ve rakamı tutturan bir koalisyonumuz olur, kısa süreli de olsa herkes mutlu mesut gider. Hollanda' da olduğu gibi hükümet kurma çalışmaları uzun sürerse, medya kuruluşlarımız aldıkları talimat doğrultusunda insanları provoke etmeye başlar ve ülkenin başıboşluğu meselesi ortaya çıkar, sonra yeni seçimler, darbeler (neyse ki kelime dağarcığımızdan çıktı gibi artık), kaos vs bizi bekler. Siyasetin, ordunun, medyanın sadece ülkenin birer çalışma organı olduğunu ne zaman göreceğiz? Niye bu kadar önemliler hayatımızda? Niye biz hiçbir şeyden memnun olamıyoruz? Niye bunları kendi hallerine bırakamıyoruz? Bu insanlar sadece işlerini yapsa, siyasetçiler bizim işlerimizi kolaylaştıran yasalar çıkarsa, medya bizleri yönlendirmeden haberlerini verse, çıkar ilişkileri olmasa, herkes ülkesi için çalışsa... Bu işler futbol maçları gibi zaten, ne kadar çok ilgilenirsen o kadar körleşiyorsun ve daha çok savunuyorsun. Klüp liderlerinin birbirleri ile dalaşmaları size siyasetçilerin birbirlerine olan söylemlerini anımsatmıyor mu? Ne kadar çok bağırırlarsa, o kadar taraftar topluyorlar.
Türkiyemin gündeminde de uzun süre referandum vardı, bitse de kurtulsak artık dedik ama kurtuluş gözükmüyor. Futbol maçı öncesi, maç sırası ve maç sonu tartışmalı pozisyonlarını takip eder gibi insanlar konuya yoğunlaşmış durumdalar. Partizanca söylemler, karşılıklı atışmalar, küfürleşmeler, kavgalar almış başını gidiyor. Evetçi ve Hayırcı (boykotu geçelim şimdilik) diye ikiye bölündük tarihimizden ders almamış gibi. Oy kullanan insanların çok yüksek çoğunluğu neye Evet ya da Hayır dediğini bilmiyordu. İki taraf da yönlendirildi (2 taraf bile demek içimi acıtıyor aslında). Maddeleri okuyup da Evet veya Hayır diyen azınlık kesimi bir kenara bırakırsak, geri kalanlar maalesef bir takım partizanca yönlendirmelere kurban gittiler. Aslında bunu da normal görüyorum, bu tip anayasa değişiklikleri, meclis içinde uzlaşmaya varılıp halledilecek konular olmalıydı, halka götürünce yazı tura atmak gibi oluyor bir nevi sonuçları. Şimdi 70 milyon bir araya gelmiş seçime gitmiş, 3-4 partiyi meclise sokmuş, çalışın demiş, 550 milletvekili bir araya gelip uzlaşacak bir ortam yaratamamışlar, birbirleriyle kavga etmişler, kırmızı çizgilerinden taviz vermemişler. Bu adamlar bu kavgalarını kalkmış halka taşımışlar, halk da daha çok birbirine girmiş, kavga, gürültü, patırtı, dostlar birbirleri ile konuşmaz olmuş farklı düşündükleri için, sanatçılar ayrılmışlar kendi aralarında, herkes saçmalamış, biraz argo olacak ama kısaca "imam osurursa cemaat sı..mış" durumu olmuş, işte referandum sürecinin özü budur. "Evet" dendi şeriat gelecek, "Hayır" dendi demokrasi gidecek hepsi palavradır, provokasyondur. Bu ülke huzura kavuşmak istiyorsa duygusal bağımlılıklarından taviz vermek zorundadır. Farklı kimliklerin, farklı dinlerin, farklı davranışların , farklı yaşam tarzlarının birarada olabileceği bir Türkiye olmak durumundadır. Milliyetçi, Dinci, Etiketçi söylemlerin unutulduğu, daha birleştirici, özgürlükçü ve uzlaşmacı yaklaşımların olduğu bir gelecek görmek ümidini hala taşıyorum. Bu bağlamda siyasi partilerimizin katedeceği çok yol var, ama ümitliyim. Siz de artık birbirinizi kırmaktan vazgeçip beraber yaşamayı öğrenin, bunu başaramıyorsanız da suçlu aramaya önce kendinizden başlayın.
0 comments:
Yorum Gönder