Tatildeyiz - 2
En son nerede kalmıştım, evet Pisa’ya doğru yola çıkmıştık. Pisa’ya iner inmez, Floransa trenine bindik. Amacımız 2 gün Floransa’ yı gezmek ve sonrasında sabırsızlıkla beklediğimiz Gogol Bordello konseri için Pisa’ ya dönmekti. Pisa – Floransa arası trenle yaklaşık 1 saat sürüyor ve bilet kişibaşı 5.5 euro. İtalya’ nın trenlerine hastayım, görüntüleri 2. Dünya savaşından kalma gibi ama oldukça hızlılar ve hemen hemen her yere tren mevcut, her yeri demir ağlarla örmüşler tıpkı bizim Cumhuriyetin 10. Yılında olduğu gibi, biz sadece demir ağları unutmuşuz 10. yılımızdan sonra. Hiçbir zaman önceden bilet almıyorsunuz tren için (bu gerçi Avrupa’nın her yerinde mevcut bir sistem). İstasyona geldiğiniz de genelde biletinizi alıp sıradaki trene binip gideceğiniz yere yola koyuluyorsunuz. İstanbul-Ankara arası haftalar öncesinden tren bileti için koşuşturmalarım geliyor böyle durumlarda aklıma. Sonuçta hep otobüsle gitmek zorunda kalırdım. Şu anda da bu satırları Levanto’dan Cenova’ya giden trende yazıyorum. Diyorum ya son 3 yıldır üniversite döneminde yapamadığım InterRail’in acısını çıkarıyorum tatillerimde.
Floransa’ya varır varmaz otobüse atlayıp kalacağımız kamp alanına doğru yola çıktık. Floransa’yı tepeden gören bir yerde, harika bir kampta kaldık (Camping Michelangelo). Burası bugüne kadar kaldığımız en güzel kamplardan biriydi. Kamp yapanlar için her şey düşünülmüştü ve kantin bölgesi cıvıl cıvıl genç insan kaynıyordu. Burada tanışıp arkadaş olan, beraber şehirleri gezen, birbirlerinin kültürlerini tanıyan gençler. Biz de birkaçıyla tanıştık, sohbetler ettik, çok hoşuma gidiyor yeni insanlarla tanışmak, sohbetlerini dinlemek, farklı dünyalar görmek. Kamp alanında bir de pano vardı burada tanışıp evlenmiş insanlara ait resimler vardı. 2 kişi ve 1 çadır için günlük 22 euro ödedik, 2 gün burada kaldık. Çadırımızın çivilerini evde (ya da başka bir yerde, henüz bilmiyoruz) unuttuğumuzu farkettiğimizde bir an için endişelenir gibi olduk ama ben sert dallar vasıtasıyla çadırı sabitlemeyi başardım. Sonrasında zaten kampın marketinde çadır için çivi satıldığını farkettik ve sonraki çadır kurma faaliyetlerinde eziyetten kurtulduk. Aslında bu kamp olayı acayip hoşuma gidiyor ve ileride karavan ile kamp yapabilirsek çok mutlu olacağım şimdiden düşüncelere beşladım zaten bakalım ya nasip diyelim.
Floransa çok güzel bir şehir, her tarafından sanat-tarih fışkırıyor, sıradan apartman daireleri bile öyle güzel inşa edilmiş ki sanırsın Da Vinci burada yaşamış. Gezilecek tonla yer var, burada hepsini anlatmaya kalksam ne vaktim ne gücüm yeter. Size resimlerle burayı tanıtmak daha uygun olacaktır sanırım. Bir de Floransa için değil ama genel olarak İtalya için yemek yeme ile ilgili bir iki bilgi vermekte fayda var. Biz güne bir barda güzel bir kahve ve yanında bir panini yiyerek başlıyoruz, daha sonra mutlaka halk pazarına gidip taze yaz meyvalarından alıp, hemen hemen her sokak başında bulabileceğiniz bir çeşmede bunları yıkayıp, mideye indiriyoruz. Mutlaka yolumuzun üzerinde gördüğümüz bir “forna”ya (fırın) uğrayıp çeşit çeşit “focaccio” lardan (pizzamsı ekmek) gözümüze kestirdiklerimizi toplayıp yiyoruz, harika oluyorlar inanın. Akşam yemeği için ise büyük çoğunlukla bir Trattoria (İtalyan Aile ya da Halk Lokantası) ya uğrayıp güzel ev yapımı İtalyan yemekleri yiyip ev şarabı içiyoruz. Kesinlikle restorana gidip turist menülerinden yemeyin derim ben, dediğim gibi İtalyanlarla beraber onların akşam yedikleri yemeklerden tatmalı, inanılmaz lezzetli ve de ucuzlar. Yarım litre şarap 2.5 euro. Ayrıca yanınızda bir de Lonely Planet kitabı olursa hangi trattorio nerede tavsiye ediliyor ona göre bir seçim yapabilirsiniz. Lonely Planet o kadar önemli ki, tavsiye ettiği trattorioları yolda yürüyerek bulamazsınız.
Genel de ara sokaklarda, in cin top oynayan yerlerde, normalde hiç girmeyeceğiniz mahallelerde enfes yerler tavsiye ediyor. Lokantaya bir giriyorsunuz ve bağıra çağıra konuşan İtalyanlar arasında hiç İngilizce bilmeyen garsonlara yemek ısmarlamaya çalışıyorsunuz, ama o kadar lezzetli yemeklerle sonlanıyor ki geceniz, mutlu mesut otelinize dönüyorsunuz, o yüzden hayalkırıklığı yaşamamak için tavsiyem mutlaka bir rehber kitap edinerek gidin. Yolunuz Floransa’ya düşerse gitmek üzere size hemen bir trattoria tavsyesi ama burası sadece 14’e kadar açık yani öğlen yemeği için uğrayabilirsiniz; Mercato Centrale San Lorenzo çarşısı içerisinde Nerbone isimli şirin ve nezih yer. Salataları ve Cuma günü gittiyseniz balıkları çok güzel. Karnım acıktı daha fazla devam edemeyeceğim, Pisa ve muhteşem Gogol Bordello konserini anlatmadan önce kısa bir mola. Umarım daha sık kablosuz internet bulurum ve daha sık bloguma güncel tatil bilgilerini aktarırım.
3 comments:
harika bir tatile benziyor, baris'in semsiyeli fotografina bayildim ama true blood'i kaciriyorsunuz :) ben sizin yerinizde olsam hemen hollanda'ya donup izlerdim:) saka bir yana donunce goruselim mutlaka.ozledik sizi. cok uzun zaman oldu.
goed vakantie
asli-omer
Merhaba size iyi tatiller. İnterRail hakkında açıklayıcı bir yazı var mı acaba blogunuzda... Yoksa yazıp bizi bilgilendirirseniz sevinirim...
@Asli : Sorma asli, True Blood yanimizda aslinda ama izlemeye firsat olmadi, sakin bir sey soyleme!!! :) netbook un da sarju bozuldu sanirim son mesajimi yaziyorum :(
Ama tatil super geciyor su an Fransa dayiz 5 gun sonra ozledigimiz amsterdama donecegiz, gorusuruz yakinda.
@Recep : Aslinda biz su an interrail yapmiyoruz, yillar once yapabilecekken yapmadigimiza hayiflanip simdi acisini cikartmak icin benzer sekilde Floransa dan Marsilyaya uzanan bir yolculuk yapiyoruz, detaylari aktarmaya calisacagim... Yorum biraktiginiz icin tesekkurler...
Yorum Gönder