"I should not talk so much about myself if there were anybody else whom I knew as well." - "Eğer bir başkasını daha iyi tanıyor olsaydım, kendimden bahsetmezdim." - Henry David Thoreau

Pazartesi, Haziran 23, 2008

Ten Ten Brüksel' de

Hollanda’ya geldiğimizden beri buraları tanımaya zaman ayırıyorduk. Yurtdışı! olarak sadece Almanya'ya abimleri ziyarete gitmiştik. Nisan ayı ile birlikte gezmeye vakit ayırmaya başladık. İlk hedefimiz en yakın yerlerden biri olan Brüksel’ di, planlarımızı yaptık ve trenimize atlayıp 2,5 saat sonra Brüksele vardık. Bizim için değişik ve güzel bir hafta sonu kaçamağı oldu. Aslına bakarsanız, burada yaşamanın en güzel taraflarından biri de bu, her yer birbirine çok yakın. Trene atladınız mı tüm Avrupayı gezebilirsiniz. Avrupa da ülke kavramı AB ile beraber ortadan kalkıyor gibi, zira ülke değiştirdiğini bile fark etmiyorsun. Sadece cep telefonuna bir mesaj geliyor “şu an şu ülkedesiniz, tarifesi şu kadar” falan diye. Pasaport kontrolü bile olmuyor ya da arada bir oluyorsa da bize denk gelmedi. Gerçi kontrol olsa da, yanımızda pasaportumuz bile yok, Hollanda hükümetinin bize verdiği kart ile giriş çıkış yapıyoruz. Yani gezmek oldukça basit, sırtına çantanı al, trene atla, yeni yerler keşfet. Üniversitede yapamadığımız Inter Rail maceralarının geç de olsa burada acısını çıkartıyoruz yani :) Hala kafamı yerlere vururum neden şu Inter Rail faaliyetine katılmadım diye, ama o zamanlar bu cesaretim yoktu ne yazık ki, kendimi bile yeni yeni tanımaya başlamıştım.

Avrupa Birliği'nin 3 ana kurumu olan AB Komisyonu, AB Bakanlar Konseyi ve Avrupa Parlamentosu içinde ilk ikisinin resmi organlarının büyük çoğunluğu Brüksel'de yerleşik. Bu sebeple, AB veya Avrupa başkenti olarak gösteriliyor. Hal böyle olunca Brüksel bir çok bürokratın sürekli gidip geldiği bir merkez konumuna geliyor ve hafta içleri hem kalacak otel bulmak güç oluyor hem de fiyatlar 3-4 katına çıkıyor. Ancak hafta sonu tüm bu keşmekeş ortadan kalktığı için oteller müşteri çekmek için fiyatlarını çok düşürüyorlar. İste bu sebeple size ilk tavsiyem, eğer hafta sonu Brüksel’e gidecekseniz ve ucuz bir yerler arıyorsanız, pansiyon veya ucuz otellere bakmadan önce lüks otellerin de fiyatlarını kontrol edin, biz öyle yaptık ve geceliği 50 Euro ya 2 kişi 4 yıldızlı bir otelde konakladık. Ayrıca hafta sonları ulaşım da çok kolay, tüm gün geçerli metro kartını iki kişi aynı anda kullanabiliyor, fiyatı da inanılmaz ucuz, yanlış hatırlamıyorsam 2 ya da 3 Euro idi.

Brüksel gerçekten çok güzel ve şirin bir yer. Özellikle her çocuğun evet kesinlikle her çocuğun görmesi gereken bir yer. Çünkü çocukları eğlendirecek herşey Belçika' dan çıkmış. En başta çizgi filmler, sonra kuklalar, oyuncaklar ve çikolata. Açıkçası biz burada çocukluğumuza döndük, herkesin bildiği gibi Ten Ten in yaratıcısı Herge Belçikalı, bu sebeple her köşebaşında bir Ten Ten figürüne rastlamanız mümkün, ama Red Kit ve Şirinlerin de Belçika’ dan geldiğini söylesem size? Evet, mesela ben Red Kit in Belçikalı olduğunu bilmiyordum, burada öğrendim. Neyse tüm bu karakterler ve niceleri Belçika kökenli. Bunu o kadar çok hissediyorsunuz ki buradayken, sokak duvarlarında bile çizgi roman karakterlerinin resimlerini görüyorsunuz. Çok hoşumuza gitti.

Brüksel'de iki resmi dil kullanılmakta, Fransızca ve Flamanca. Bu dillerin kullanımı hukuken eşit ve her alanda zorunluymuş. Bu sebeple Brüksel’ de tüm levhalar, tabelalar, hatta sokak isimleri hem Fransızca hem de Flamanca olarak yazılmakta.

Brüksel'in sembolü Manneken Pis heykeli (işeyen çocuk heykeli), onun kadar ünlü olmasa da, işeyen kız heykeli (Delirium’ un hemen karşısında), Brüksel'in tarihi merkezi olan ve nefes kesici güzellikteki Grand-Place'da L'Hôtel de ville (Hükümet Konağı) buradaki görülesi yerler.

Yeme içme konusunda size 5 tavsiye, kesinlikle bunları tadın;

  • Midye (mussels) - Elbette bizim midye tavanın ya da dolmanın yerini tutamaz ama bu da midyenin çok değişik ve güzel bir alternatif sunumu.
  • Waffle - Offf offf ki off yani işte bu bizim Türkiye’de ki waffle larin yerini fazlasıyla tutar, böylesi güzelini yemediğinize iddiaya girerim, sokaklar zaten waffle kokuyor. Çok güzel. Kesinlikle yenmeli.
  • Çikolata - Uzatmaya gerek yok, dünyanın en güzel çikolataları buradan çıkıyor, yemeden gelmeyin.
  • Bira - Ben ki birayı hiç sevmem, burada sevmeye başladım. Belçika’ da 400 den fazla bira çeşidi mevcutmuş ve her biranın kendine has bardağı var. Belçika’ nin bataklık gibi olan havasından dolayı biralar da maya kullanılmıyormuş. Çeşit çeşit bira, biz eve bile getirdik birkaç tane. Kesinlikle sevmeseniz bile bir deneyin. Özellikle de içinde 2000 küsür bira servisi yapılabilen ve bu konuda bir rekora sahip olan Delirium adlı barda denemenizi tavsiye ediyorum
  • Patates Kızartması - Benim çok aram yok bununla ama yedik de yani fena değil. Seviyorsanız, hoşunuza gidecektir, çeşitli soslarla sunuluyor.

2 comments:

hasan 13.11.2008 21:58  

ben de odtü'de öğrenciyim. brüksel'de 50€ ya 2 kişi kaldığınız 4 yıldızlı oteli öğrenebilir miyim? şimdiden teşekküler.

tekmen 15.11.2008 17:20  

İnan otelin adini hatırlamıyorum ama www.bookings.com sitesinden bulmuştuk. Sadece haftasonu için gidiyorsan ve o dönem çok önemli bir organizasyon yoksa çok uygun fiyatlara bulebilirsin.