"I should not talk so much about myself if there were anybody else whom I knew as well." - "Eğer bir başkasını daha iyi tanıyor olsaydım, kendimden bahsetmezdim." - Henry David Thoreau

Çarşamba, Ocak 19, 2011

İlk defa mimlendim

Yoğun geçen günlerim nedeniyle blog uma yeterli zamanı ayıramıyorum. Bugün birşeyler yazsam diye düşünürken, takip ettiğim bloglardan Leylalar' ın beni mimlediğini gördüm. Eh ilk mimlenişimi değerlendireyim bakalım nasıl olacak?

en sevdiğiniz kelime: Yaban
nefret ettiğiniz kelime: Kader
sizi ne heyecanlandırır: Değişim
heyecanınızı ne öldürür: Sıradanlık
en sevdiğiniz ses: Doğal olan tüm sesler
en sevmediğiniz ses: İçimdeki ses
hangi mesleği yapmak istemezsiniz: Satış
hangi doğal yeteneğe sahip olmak istersiniz: Hitabet
kendiniz olmasaydınız kim olmak isterdiniz: Öteki ben
nerede yaşamak isterdiniz: Barış'ım nerede ise orada
en önemli kusurunuz: "Hayır" diyememek
size en fazla keyif veren huyunuz: Sorgulamak
kahramanınız kim: Bugün (19 Ocak) Hrant Dink
en çok kullandığınız kötü kelime: Dingil
şu anki ruh haliniz: Mutlu
hayat felsefenizi hangi slogan özetler: Sahip oldukların zamanla sana sahip olur
mutluluk rüyanız: Nisan ayında gerçek olunca anlatırım
sizce mutsuzluğun tanımı: Mutsuz insanlarla birlikte olmak
nasıl ölmek isterdiniz: Gülerek
öldüğünüz zaman cennete giderseniz allah’ın size ne söylemesini isterdiniz: Nasıl başardın?

Ben kimseyi mimlemiyorum.

Read more...

Cuma, Ocak 07, 2011

Önleyici / Düzeltici

Biz ülke olarak önleyici faaliyetleri çok seviyoruz. Herşeyi yasaklayıp, tüm kontrol mekanizmalarını çalıştırıp, bürokrasiyle insanları boğup düzeni sağlayacağımızı sanıyoruz. Vatandaşına potansiyel suçlu gözüyle bakıp her an kontrol altında tutmaya çalışmak bizi sürekli sistemin boşluklarını bulmaya itiyor. Aslında yazıma başladığımda hiç aklıma gelmemiş olmasına rağmen, youtube yasağı bu söylediğime çok güzel bir örnek. Dünyanın belki de hiç bir yerinde youtube a arka kapıdan ulaşmanın yolunu kullanan, bilen başkası yoktur. Belki biraz kültürden de kaynaklanıyor olabilir devletin insanlarını kontrol altında tutmaya çalışma durumu. Ve de belki de sadece bu sebepten biz Türk insanı kıvrak bir zekaya sahibiz.

Üniversitenin ilk yıllarında bir arkadaşım Paris’e gitmişti 1 haftalık tatil için, döndüğünde bana metroya bedava binmenin inceliklerini anlatıp durmuştu. “Ne kadar akılsız insanlar, bilet kontrolü olmamasına rağmen bilet alıp geçiyorlar” gibi bir şey demişti, “kontrol yoksa niye bilet satın alınsın ki”.

Evet gerçekten de gittiğim bir çok avrupa şehrinde giriş ve çıkışlarda herhangi bir kontrol olmuyor, ama gün içerisinde zaman zaman görevliler kontrollerini yapıp bileti olmayan yolculara ceza kesiyorlar. Bilinçli bir vatandaş normalde biletini satın alıp, yolculuğunu yapar. Burada tüm vatandaşların bilinçli olduğu varsayımıyla yola çıkılıp arada denetlemeler yapmak suretiyle biletini almayı unutmuş olan vatandaşların daha dikkatli olmaları için düzeltici faaliyetlerde bulunuluyor. Bu sadece metroda ya da otobüslerde karşılaştığım bir konu değil. Mesela vergi iadesi, daha bir kişi bana herhangi bir belge sormadı ya da fatura göstermem gerekmedi, ya da iş başvuruları, daha diplomamı kullanmadım bile, Barış yeniden üniversiteye başvurduğunda Hacettepe nin türkçe olan diplomasının fotokopisini göstererek kaydını yaptırdı, tercüme bile gerekmedi. Yani işin özü ben vatandaşıma güveniyorum arada sadece bazı denetlemelerle oluşabilecek yanlışlıkların önüne geçmek istiyorum durumu hakim. Ben bunu çok seviyorum, elbette suistimallere açık bir sistem ama başarılı bir şekilde işliyor. 

Read more...