2 Ülke, 6 Şehir, 9 Gün
Herşeyi bırakıp dünya turuna çıkan insanlara çok imreniyorum. Blog' umdan sürekli ahkam kesip "hayallerinizin peşinden gidin" demek kolay elbette. Ama yapmak kolay olmuyor işte. Benim de bir "Dünya Turu" hayalim var ama her geçen gün hayalimden uzaklaştığımı düşünüyorum. Internette insanların günlüklerine bakıyorum, hatta "Barış Nerede" sitesini de o yüzden görülesi siteler kısmına eklemiştim.
Uzun süre herşeyi bırakıp gidemesek de, ara ara dünyanın çeşitli yerlerini gezmeye çalışıyoruz yıllardır. Genelde zamansızlıktan buraya koyamadım "Evliya Çelebi"nin maceralarını ama yavaş yavaş tüm gezdiğim yerlerle ilgili resimler, bilgiler, öneriler yayımlanacak. Bu yazı da gezdiğim yerlerden en sonuncusu olan İsveç ve Danimarka' yı anlatıyor zaten.
Öncelikle size nasıl bir tatilci olduğumuzu anlatmamız gerek. Türkiye' deyken başlamıştı bu alışkanlığımız. Tatilde tek bir yere gitmiyoruz hiç bir zaman. Sırtımıza çantalarımızı alıyoruz, bir rotamız oluyor (bazen olmuyor bile), her gün zıplaya zıplaya gezebildiğimiz kadar yeri gezip, tatilimizi öyle noktalıyoruz. Danimarka gezimiz de bu şekilde geçti. Kopenhag' tan başladık, sırasıyla Roskilde, Arhus, Danimarka' nın en kuzey ucu olan Skagen, feribotla Göteborg, oradan aşağıya Malmö ve tekrar Kopenhag.
30 Ekim' de yola çıktık ama biletlerimizi aylar öncesinden almıştık. Planlamayı önceden yapınca çok ucuza uçak bileti bulabiliyoruz. Biz de iki kişi Amsterdam-Kopenhag gidiş-dönüş 130 Euro ya Norveç Havayollarından biletlerimizi aldık. Haftalar öncesinden de kütüphaneden İsveç ve Danimarka ile ilgili kitaplarımızı alıp (Lonely Planet kitapları şiddetle tavsiye olunur ) dersimize çalıştık. Daha doğrusu Barış dersimize çok çalıştı ve beni de hazırladı.
İskandinav ülkelerini çok merak ediyordum, bu nedenle bu seyahat benim için çok önemliydi. Bu soğuk ülkelerin sıcak insanlarını tanımak, tarihlerini öğrenmek, yemeklerini tatmak beni birkaç yaş gençleştirdi. Kopenhag' a vardığımızda neredeyse gece yarısı olmuştu, daha önceden hiç bir otel rezervasyonu yaptırmamıştık (Çoğu kez macera oluyor plansız hareket etmemiz), hemen bir otel bulduk. Bir uyarı, iskandinav ülkelerinde her türlü rezervasyonu internet üzerinden yaparsanız çok daha ucuza geliyor. Bu söylediğim feribot için de geçerli, otel için de. Biz sonradan keşfettik ve her gittiğimiz yerde önce internet bulup ayarlamalarımızı yaptık, böylesi çok daha avantajlı.
Kopenhag da 2 gün kaldık, bisiklet kiraladık ki kesinlikle yapılması gereken bir şey (Günlük 85 kron). Şehri en güzel bisikletle gezebilirsiniz. Tekne gezisi yaptık (adam başı 60 kron), bu da tavsiye olunur, zira meşhur deniz kızı heykeline en kolay tekne ile gidebiliyorsunuz. Ben çok büyük bir heykel bekliyordum ama bayağı küçük olduğunu buradan belirteyim. Bir sabah havuza gittik, ilginç bir deneyimdi. Olmazsa olmaz Christiania' ya gittik. Detaylı bilgiyi buradan bulabilirsiniz. Kısaca Christiania, Kopenhag sınırları içerisinde bir nevi özerk bölge, "Özgür Kasaba" diye geçiyor, bayrakları bile var. Komün hayatı yaşanıyor, yaklaşık 1000 kişilik bir hippi köyü, belediye hiç birşeye karışmıyor, vergi vermiyorlar, hafif uyuşturucu satışı serbest, duvarları yazılı, harabe gibi bir yer, insanları mutlu. İlginç bir yer ama benim çok da hoşuma gittiğini söyleyemem, ancak mutlaka görülmesi gereken bir yer. Ertesi sabah çok güzel bir yerde Açık Büfe kahvaltı yaptık, kopenhaga giderseniz mutlaka burada kahvaltı yapın; Cafe Alma (Gunlogsgade, 5-7, rezervasyon gerekebilir 32543204, brunch adambaşı 150 kron). Akşam sokaklarda gezdik, bir meydan da açık fotoğraf sergisi vardı, dünyanın 100 ayrı yerinden manzara fotoğrafları, görülecek ne çok yer var. Sonra kaybolduk, üşüdük, ama mutlu mesut otelimize varmasını bildik.
Kopenhag' dan trenle Roskilde' ye geçtik. Benim en sevdiğim yerlerden biriydi burası. Sessiz bir yer, sonbaharı gerçek anlamda burada gördük. Muazzam bir kilisesi var (12. Yüzyıl), mutlaka görülmesi gerekir. Unesco dünya mirası listesindeymiş. Bu kadar ufak bir yerde bu kadar görkemli bir kilise beni şaşırtmıştı ki kralları zamanında burada yaşamış, zaten içeride Danimarka' nın 37 kral ve kraliçesinin tabutu vardı.
Roskilde güzel bir sahil kasabası, limanda bir sürü güzel tekneler, botlar, yelkenliler var. Pazar günü herkes deniz gezmesi yapmış, teknelerini limanda karaya çekip arabalarına bağlayıp evlerinin yollarını tutan insanlar gördük. Gezdiğimiz yerlerde müzeye gitmeye bayılıyorum, bulunduğun yeri tanımanın en güzel yollarından biri. Roskilde' de Viking Müzesi var, kesinlikle görülmeli (80 kron). Vikingler ile ilgili tüm bilgilerimizi tazeledik. Hayran kaldım yaşam tarzlarına, bir döneme damgasını vurmuşlar resmen. 1960 larda 5 adet Viking Gemisi bulunmuş, müze bu konsept üzerine oluşturulmuş. Gemi enkazı ve Viking tarihi üzerine bir ton bilgi. Viking korsan demekmiş, ama korsanlık yapan çok az Viking kabilesi varmış. İstanbul' a kadar gelmişler gemileriyle.
Roskilde' den Arhus' a geçtik (trenle 3,5 saat). Arhus Danimarka' nın 2. büyük şehri. Üniversiteler ve Öğrenciler kenti. Bana Kopenhag' tan daha sevimli geldi. Arhus' ta çok güzel bir lokantada (Klassisk 65 Bistro & Vinbar) harika bir yemek yedik, çok güzel şarapları da var, tavsiye olunur. Özellikle kendi yapımları olan somon' u mutlaka deneyin. Lokanta biraz tuzlu ve kredi kartı geçmiyor bilgisini hemen vereyim ardından da Lonely Planetteki şu söz ile cümlemi bağlayayım; "Eğer iskandinav, İngiliz ya da Japon değilseniz Danimarka size biraz pahalı gelecektir." Neyse, Arhus' ta yılın ilk karını gördük, üşüdük ama kar aslında içimizi ısıttı. Öyle bir sevinç kapladı işte. Çocuk gibiyiz n'apalım. Oradan kadın müzesine gittik (40 kron), Danimarka kadınlarının mücadelesi anlatılıyor. Danimarka kadınları 1915 yılında seçme seçilme hakkını kazanmışlar. Kadınlar bu hakkı talep etmişler, kazanmak için örgütlenmişler, yürümüşler, gösteri yapmışlar. Türkiye'nin 74 yıl önce parlementodaki kadın temsil oranıyla Dünya ikincisi iken, şimdi sonlarda olmasının altında kadınlarımıza bu hakkın hediye edilmiş olması yatıyor olabilir.
Arhus' tan trenle Aalborg' a geçtik, orada bir kahve molası verip Frederikshavn' a, oradan da trenle Danimarka' nın en kuzay ucu Skagen' a vardık. Hava buz gibiydi. Skagen bir sahil kasabası, balıkçılığın yanında ressamlarıyla ünlü. Buraya yolunuz düşerse mutlaka ama mutlaka Skagen Müzesini gezin. Burada bir zamanlar yaşamış olan muhteşem ressamlarla tanışın, hayat hikayelerini okuyun, resimlere bakın. Çok ama çok hoşuma gitti. Tüm gezimiz boyunca en çok beğendiğim müze burası oldu diyebilirim. 1850' den başlayarak ışığı, gökyüzü, deniz ve balıkçılarıyla bir çok artisti kendine çekmiş Skagen. Skagen ekolü bile oluşmuş (Her türlü hava koşuluna rağmen açık havada resim yapmak). Müzeden sonra postaneye gittik, annelerimize kart attık, ben bir de canım arkadaşım Candaş' ın doğumgününü kutlamak için bir kart attım.
Skagen' den Frederikshavn' a döndük, yemek molasının ardından feribotla Goteborg' a geçtik. Feribot seyahatimiz de çok güzeldi, daha evvel Korsika' da feribot kullanmıştık, içeride kumarhaneden, lokantaya herşey var. 3,5 saatlik yolculuğun ardından İsveç'e vardık. Göteborg çok güzel bir şehir, İsveç' in 2. büyük şehri. 2 gün kaldık burada. Müze gezecek vaktimiz olmadı, şehrin sokaklarına, cafelerine, pastanelerine verdik kendimizi. Çok güzeldi çok, İsveç' i çok sevdim. Feskekorka' da mutlaka balık yemelisiniz. İnsanları, ekonomisi, sokakları, eğitim sistemi, binaları herşeyi çok güzel. İsveç 100 yıldan fazladır barışçıl, 2. dünya savaşına katılmadığı gibi NATO' ya da girmemiş!
Göteborg' tan trenle Malmö' ye geçtik. Burada yaşayan arkadaşlarımız İnan ve Ayşe ile akşam yemeğe çıktık, 2 expat çift olarak bol bol sohbet ettik. Ondan, bundan, senden, benden, favori konularımızdan konuştuk. Harika bir akşamdı. Ertesi gün Malmö kalesi, Doğa Tarihi ve Sanat Tarihi müzelerini zaman darlığı sebebiyle hızlıca gezdik. Ardından Malmö' yü Kopenhag' a bağlayan meşhur köprüden (Oresund) geçerek Kopenhag Kastrup havaalanına ve sonra Amsterdam' a evimize döndük.
Gezi fotoğraflarımıza aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz. Sitedeki menüye de yavaş yavaş fotoğraf albümlerini yüklüyorum. Dünya köşesi yapacağım, ülke ülke fotoğraflar olacak umuyorum. Bakalım zaman bizlere daha neler gösterecek.
Danimarka
İsveç
Aşağıda da Amerika ve İsveç' i karşılaştıran 2 bölümlük kısa ama çok güzel bir komedi programı var, bir hayli komik ama arada ironileri yakalayabilirseniz çok güzel. Kendimize pay çıkartacağımız bir çok yer var. Seyretmeye çalışın, özellikle Pop Star Evi ve Baconnaise kısımları çok hoşuma gitti.
The Stockholm Syndrome Part I
The Stockholm Syndrome Part II
Not : Barış gezimiz sırasında çok güzel notlar tuttu. Burada onun günlüğünden epey bir faydalandım. Bir dahaki gezilerimizi online yayınlamayı hedefliyoruz, bu amaçla taşıması kolay bir netbook bile edindik.
0 comments:
Yorum Gönder