"I should not talk so much about myself if there were anybody else whom I knew as well." - "Eğer bir başkasını daha iyi tanıyor olsaydım, kendimden bahsetmezdim." - Henry David Thoreau

Cumartesi, Kasım 28, 2009

Televizyon

Öncelikle herkesin bayramı kutlu olsun. Bayramların tadı yok yurtdışında yaşayınca. Hoş, Türkiye'de de artık bayramlar benim çocukluğumdaki gibi geçmiyor. Bayram deyince insanların aklına ilk tatil geliyor sanırım ki bu benim için de geçerli idi.

Bugün sabah kalktık, kahvaltıya oturduk. Hollanda kanalları arasında gezinirken, ulusal kanallardan birinde "Allah'a Giden Yol" isimli bir program yayımlandığını gördük. Program Arapça ve Türkçe altyazılı olarak Hollandaca dilinde yayımlanıyordu. 1-2 dakikalık bir duraklamam oldu. Sonra anladım Kurban bayramı daha doğrusu Hac dolayısı ile böyle bir program yayımlanıyordu. Çok çok çok hoşuma gitti, burada yaşayan Türk ve Fas asıllı müslümanlar düşünülerek, onların dili kullanılarak yayımlanıyor. Genel olarak günün anlamından, islam dinindeki öneminden, geleneklerden bahsediliyordu ve ayetlerden örnekler veriliyordu. Bir gün evvel de akşam haberlerinde Faslı bir ailenin Kurban kesiminden evde akşam yemeğine kadar olan süreç kültür programı gibi ana haber bülteninde yayımlanmıştı. Şimdi gelin de Hollanda' yı sevmeyin. Öğrenecek çok şeyimiz var, ama umutluyum, Türkiye'mde de güzel şeyler oluyor ve olacak.

Hazır televizyon demişken, geçen hafta Barış bana hastalığını bulaştırmayı başardığı için birkaç gün işe gitmedim, evde dinleniyordum. Hafta içi gündüz evdeyim ve elimde TV kumandası oradan buraya atlıyordum, ama Hollanda kanalları açık. Zira Türk kanalarında kadın programı adı altında işlenen beyin cinayetlerine şahit olmak istemiyordum. Gündüz saat 10 - 13 arası TV seyrettim ve izlediğim programlar şöyleydi;

Yemek programı; bir kadın bir erkek iki sunucu Tayvan' a gidiyorlar ve oradaki bir kaç ailenin evlerine gidip, yaptıkları yemekleri, yemek sunumlarını, aile içi iletişimlerini bizlere aktarıyorlar. Haftaya Ürdün' e gidiyorlarmış (The Taste Of Life).
Bir başka program; Bir kadın Avustralya' ya gidiyor ve bizlere oranın doğa güzelliklerini aktarıyor.
Bir başka program; Hollanda' da yaşayan yabancıların dil öğrenme, kültür adaptasyonu gibi problemlerin en aza indirilmesi için yapılan çalışmalar.
. . .

Programlar genelde bu şekildeydi, bir tane bağıran, çağıran, ağlayan konukları olan yayına rastlamadım. Böyle programlar yok mu derseniz elbette var ama çok seyrek ve gündüz programlarında görmedim hiç. Şimdi asıl soru şu, biz Türkiye' de bu programları çok sevdiğimiz için mi her gün izliyoruz, yoksa TV kanalları bu tip programları bize aşıladığı için mi seyretmek zorunda kalıyoruz. Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan?

Tüm bu televizyon konularını konuşuyorken, şu haberi vermeden edemeyeceğim. Ülkemden her ne kadar umutlu olsam da arada bir karamsarlığa düştüğüm de olmuyor değil. Şimdi TRT gibi bir kanalda bu saçma sapan haberin ne işi var, nasıl bir mantığa hizmettir bu. Darwin'in, "Türlerin Kökeni" kitabını yazmasının üzerinden 24 Kasım'da 150 yıl geçmiş, ama TRT miz Darwin'i bitiren! belgeleri yayımlayarak Bilim Dünyasını aydınlatmayı (nasıl bir ampül kullanıyorsa!) kendine görev edinmiş. Aşağıda youtube bağlantısını veriyorum, mutlaka izleyin ve 1 dakika 46 saniye süren haberdeki 5 yanlışı bulun (15-25 saniyeler arası sağ üst köşeye bakın).

Darwini Bitiren! Balık

Ekşi sözlük gereken cevapları çok güzel bir üslupla vermiş, merak edenleriniz için;
Ekşi Sözlük Linki



Read more...

Pazartesi, Kasım 23, 2009

Gelecekten Umutluyum

Dünyada eleştirecek o kadar çok şey var ki. Her sabah kalktığımızda tüm bu olumsuzlukları düşünüp gelecek adına karamsar olmak istemiyorum. Her gün ama her gün istisnasız dünyada kötü şeyler olmaya devam edecek biz ne kadar üzülsek de. Dünyadaki tüm adaletsizlikleri, yanlışları eleştirmeye elbette devam edeceğiz, dünyayı daha güzel kılma mücadelemiz daima sürecek ama ben bugün gelecekten umutlu olmamı sağlayan binlerce güçten sadece 5 tanesini sıralamak istiyorum.

  • Bilim : Bilimdeki her gelişme bir umut olmuyor elbette ama sıraladığım diğer maddelerin de etkisiyle bilimin bizlere olan olumlu etkileri her geçen gün artıyor. Nükleer santralleri de, sürdürülebilir enerji kaynaklarını da bize armağan eden bilim. Bilimin nükleer santral üretmesi bir arzın sonucu aslında. İnsanın vurdum duymaz israfının bir sonucu. Nükleer santrale karşı çıkan insan evindeki enerjiyi boşa harcarsa bilim elbette enerji talebini iyi kötü ayırt etmeden çözmeye çalışır. Benzer şekilde bilim yüzyıllarca savaş endüstrisine hizmet etti ve etmeye devam ediyor, neden, çünkü insanların talepleri bu doğrultuda gerçekleşiyor. Kime sorsanız barışı savunur ama kimse barış için kılını kıpırdatmazsa bilim savaşa hizmet eder. Yani salt bilim dünyayı kurtarmaz, insanlar bilimden faydalanmasını bilecek, bu da ancak akıl ile olur.
  • Doğa : Her geçen gün uyarılarını artırıp insanların örgütlenmesine sebep oluyor doğa. Biz insanlara düşen ona kulak vermek aslında. Umutluyum çünkü sayımız her geçen gün artıyor. Ama bilinçsiz hareket eden bir çok insan var. Oturduğumuz yerden doğaya nasıl zarar verebiliriz ki diye düşünüyorsanız, Yuva (Home) belgeseline bir göz atın. Karamsar olmak için çok geç.
  • Kadın : Dünyamızı kurtaracak en büyük güçlerden biri kadındır. Bu elbette sadece benim düşüncem ve gözlemim. Kişiden kişiye değişebilir, hem fikir olmak durumunda değilsiniz. Ama benim gözlemlerime göre kadınlar perde arkasındaki gerçekleri görme ve gelecek kötü günleri sezmekte ve önlem almakta çok daha başarılılar. Biz erkekler dünyaya daha bir at gözlükleri ile bakıyoruz sanki. Internette ya da gazetelerde yazılanlara çizilenlere bakınca kadınların dünyayı güzelleştirecek düşüncelere daha çok ve azimle destek verdiklerini görüyorum. Bunun sebeplerinden biri kız çocuklarının beyinlerinin daha az yıkanmasından olabilir. Dünyada aslında erkek egemen bir toplum var, küçük yaşta erkek çocuklarının beyni din, vatanseverlik, erkeklik, güç, ayrımcılık vb düşüncelere daha çok maruz kalıyor. Okullarda bir takım gruplar daha çok erkekleri saflarına katmak için seferber oluyorlar, erkekler askere gidiyor, yani gelişim sürecinde erkekler daha çok sabit fikirli yetiştiriliyor, beyinleri programlanıyor. Kız çocukları da benzer bir süreçten geçse de (çocuk yapacaksın, anne olacaksın, erkeğine hizmet edeceksin, vs vs vs) bir çoğu şanslı olarak bu travmayı atlatabiliyor. Böylece yeni fikirlere, düşüncelere daha çabuk tepki veriyorlar. Dediğim gibi sadece bir düşünce benimkisi doğruluğunu iddia etmiyorum, üstelik gözlemim daha çok tanıdıklarımla sınırlı. Ama kadınların bir umut olduğunu size ispat edebilirim. Aşağıdaki soruları belli bir eğitimi olan erkek ve kadın grubuna ayrı ayrı sorduğunuzu düşünün, sorulara en çok ne cevap verildiği değil de yüzdesel olarak dağılımlar önemli. Bir başka önemli nokta da erkek ve kadın grupların karşı cinsle olan ilişkisi ve bağı (evli, partner, kardeş vs). Yani ben eminim bekar erkeklerin birçok soruya verdiği cevaplar evlendikten sonra değişebilir. Yani kadın isterse . . .
  1. Nükleer santraller gerekli midir?
  2. Et mi salata mı?
  3. Futbol mu, belgesel mi?
  4. Anti-militarist misiniz?
  5. Ayda kaç kitap okursunuz?
  6. Vegan olmayı düşünür müsünüz?
  7. Evde yalnız yaşıyor olsanız evinize çiçek alır mısınız?
  8. Silahları sever misiniz?
  9. Fırsatınız olsa zevk için avcılık yapar mısınız?
  10. Evrim teorisi bilgileriniz bilim adamlarına mı, hocalara mı dayanıyor?
  11. Ekolojik/Organik gıda size ne ifade ediyor?
  12. Çöplerinizi ayrıştırır mısınız?
  13. Çimenlerde çıplak ayak yürümek mi, playstation mu?
  14. Çevre için aktivist misiniz? Gönüllü çalışmalara katılır mısınız?
  15. Şiddet arada bir gerekli midir?
  16. ...
  • Bilgi Paylaşımı : Eskiden insanların bilgiye ulaşması çok zordu. İnsanlar çoğunlukla onlara söylenenlerin gerçek olduğunu sanırlardı, böylece tembel beyinler yetişti. Onları suçlamıyorum. Yapacak bir şey yok eğer bilgiye erişim mümkün değilse. Düşünsenize eski Yunan uygarlığında yaşıyorsunuz ve Olimpos dağının üzerinde oturduğu söylenen Zeus' a inanıyorsunuz ya da dünyanın düz olduğu bilgisine sahipsiniz. Ama günümüz de bilgiye erişim çok kolay, ufak bir araştırmayla, bir çok şeyi anlamanız mümkün. Elbette internet bir deniz ve doğru/yanlış bir çok bilgiyi barındırıyor ama aklını kullanabilen insan için düşünce gelişimine büyük etkisi var tüm bu olanakların. O nedenle her gün binlerce insan yazıyla, görüntüyle düşüncelerini açıyorlar birbirlerine özgürce. Ben doğru, temiz fikirlerin gereken yerlere emin olduğum için gelecekten umutluyum.
  • Sen : Buraya kadar okumuşsan ve biraz da olsa dünya için bir şeyler yapma çaban varsa, sen de benim için bir umutsun, hem de en büyük umut.

Read more...

Pazar, Kasım 15, 2009

Repetitive Strain Injury

Geçenlerde elimde başlayan ağrıdan dolayı internette biraz araştırma yaptım. Konu konuyu açtı ve sonunda RSI (Repetitive Strain Injury - Tekrarlayan Gerilim Deformasyonu) rahatsızlığından muzdarip olabileceğime karar verdim. Evet kendi kendimin doktoru olmak gibi saçma sapan bir özelliğim var. Daha hangi belirtilere, hangi teşhisleri koyduğumu bilseniz şaşarsınız.



Çok fazla mouse/klavye kullandığım için hastalığa davetiye çıkardığımın farkındayım. Öncelikle çok çalışmamak gerekiyor, daha doğrusu uzun süreli olarak bilgisayar başında hareketsiz durmamak gerekiyor. Bense, yaşam ünitelerim bilgisayara bağlıymış gibi hareket ettiğimden bu konuyu ciddiye almaya karar verdim.


İş yerinde bu konularla ilgilenen bir yardımcı danışman var, onunla konuştum. Aslında işe ilk başladığım gün, bu şahıs masama gelmiş ve sandalye, masa, ekran düzenlemesi yapmış. Herşeyi ölçüp biçmişti, bir sürü de nasihatta bulunmuştu. Tabi ben alışkanlıklarımı değiştirmek yerine, kendimi rahat hissettiğim şekilde çalışmaya devam etmiştim. İşte biz böyleyiz, yetiştirildiğimiz çevre midir nedir bilemiyorum ama Türk’ e birşey olmaz yaftası yapıştırılmış bir kere kafamıza, daha bir çok saçma sapan şey gibi!


Neyse kadın ile tekrar konuştum, bana bir iki öneride bulundu ve bu konuda danışmanlık yapan bir firmadan yetkili birini davet etti. Gelen kadın ben ve benim gibi daha önce şikayetleri olan diğer çalışanlarla tek tek ilgilenerek, masa-sandalyelerimizi boylarımıza göre ayarladı ve aşağıdaki tavsiyelerde bulundu;

  • Her saat başı 10 dakikalık molalar ver,
  • Öğle aralarında az da olsa mutlaka yürüyüş yap,
  • Küçük bir su şişesi getir (Bunun için yaptığı açıklama çok güzeldi; Şişedeki suyu bitirdikçe yeniden doldur, bu işin çok hoş yan etkileri vardır, sıklıkla şişeyi doldurmak için musluğa gitmenin yanında tuvalet için vereceğin molaların sayısını da arttıracaktır!),
  • Oturma şekli ve masa sandalye ayarları ile ilgili de wikipedia daki şu resmi öneriyorum sizlere.

Şimdi tüm bunlar iyi güzel de ben öyle kolay kolay çalışırken ara veren biri değilimdir. Zamanın nasıl geçtiğini bile anlamam, bu su şişesi o yüzden çok faydalı olabilir diye düşündüm. Sonra internette Workrave isimli programı buldum. Program kullanıcıya vermesi gereken molaları hatırlatıyor, arada yapılabilecek egzersiz önerileri de veriyor. 3 tip mola ayarlayabiliyorsun; Küçük ara (Mesela her 10 dakikada 1 dakika ara), dinlenme arası (Mesela her saat başı 10 dakika) ve Günlük çalışma limiti. Programın güzel tarafı senin çalışma durumuna göre zamanı ayarlıyor olması. Yani bilgisayar başındasın ama bir sure bir şey yapmıyorsan, ara vermen için gereken süreyi donduruyor. Böylece sadece bilgisayarı (klavye/fare) kullandığın zamanları hesaplayıp sana mola verdiriyor. Üstelik kullanımı bedava ve hiçbir reklamı da yok. Tek can sıkıcı tarafı; yoğun çalıştığın dönemlerde habire mola vermen için seni uyarması, o zamanlar kapatıyorum ve su şişesi metodunu kullanıyorum.



Tüm bu önerilerin yanında, RSI dan korunmak için çok güzel bir fare (mouse) buldum. Normal fare' leri kullanmak için elimizi yatay duruma getirmemiz gerekiyor. Uzun süre elin bu şekilde yatay olarak kullanılması ileri de bir takım problemleri de beraberinde getiriyormuş. Bu sebeple yatay fare’ ler geliştirilmiş. Ben de Evoluent Mouse ürününü talep ettim. 3 haftadır kullanıyorum, ilk birkaç gün zorlansam da şimdi iyice alıştım ve sanırım psikolojik ama elimdeki ağrı azaldı. Ancak fareyi böyle el sıkar şekilde kullanma düşüncesi çok hoşuma gitti, sizlere de tavsiye ederim.

Sağlıklı günler.


Read more...