"I should not talk so much about myself if there were anybody else whom I knew as well." - "Eğer bir başkasını daha iyi tanıyor olsaydım, kendimden bahsetmezdim." - Henry David Thoreau

Cumartesi, Kasım 15, 2008

Sakallı Celal

Celal Yalınız düşünür ve filozoftur. Sakallı Celal olarak bilinir; Orhan Karaveli sağolsun Sakallı Celal'i tanıtan bir kitap ile bir nevi Türkiye' nin kendi Thoreau' sunu tanıma fırsatı vermiş bizlere.

"Türkiye durmaksızın doğuya giden bir gemidir, bazıları bu geminin güvertesinde batıya doğru koşarak batıya gittiklerini sanırlar."

"İnsanoğlunda zeka, midyedeki inci gibidir. Hepsinde bulunmaz"

"Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur."

"Bu ülkede ilgililer bilgisiz, bilgililer de ilgisizdir."

"hiçbir yoğurtçunun yoğurt olduğu görülmediği gibi, hiçbir türkçünün de türk olduğu görülmemiştir."

"... aleyhindeki asılsız suçlamalar nedeniyle odasını basıp 'suç delili' aramışlar ama bir şey yok! 'hani nerede, söyle! yerini göster' diye sıkıştırmışlar sakallı celal'i. Aslan yeleli adam bir hakim edasıyla işaret parmağını kafasına dokundurarak "aradıklarınız bunun içinde!".. demiş..."

Diyordu ki Sakalli Celal: "İstanbul sokaklarında kolu bacağı acayip şekilde çarpılmış dilencilere rastlıyordum. Bir gün Sivas' ın bir ilçesinde kaymakamlık yapmış bir arkadaşımdan işittim ki, o ilçenin köylerinden birinde dilenci yetiştiriliyormuş. Çocuk doğduğunda henüz kemikleri kıkırdak halinde iken ana-babası kolunu bacağını büküyormuş ve zamanla çocuk acayip bir görünüm alıyor; büyünce de İstanbul`a postalanıyormuş. Dilenci şebekesinin eline..."

Sakalli Celal anlatmaya devam ediyordu: ''Doğa 'da rahvan yürüyen at yoktur. Bütün atlar tırıs gider: üstüne binen de at koştukça zıp zıp zıplar. Ama, herifçioğlu atın üstünde rahat gitmek için daha tay iken ön ve arka ayaklarını iki taraflı olarak iple bağlıyor. Tay, yürümek için ön ayağını ileriye atınca ip arka ayağını da çekiyor ve tay zorunlu olarak yaylana yaylana yürümeye başlıyor ve zamanla buna alışıyor. Bir süre sonra adam ipleri çözünce at rahvan yürümeyi sürdürüyor. Doğal yürüyüşünü de unutmuş oluyor...... Nasıl, insanın kolu bacağı acayip şekillere sokulabiliyor; atın doğal yürüyüşü değiştirilerek doğal olmayan bir biçimde yürümeye alıştırılabiliyorsa, bizim bir başka organımız olan beynimiz de aynı yöntemle bozulabilir, sakatlanabilir! Cennet, cehennem hikayeleriyle yıkanmış beyin doğru düşünme yetisini kaybeder. Boş inançlara saplanıp kalır, gerçeklere ulaşamaz. Bir kez sakatlandıktan sonra beynimizi eski sağlığına kavuşturmak çok zordur. Ancak, çok okumakla, kültürümüzü genişleterek ve derinleştirerek belki sağlanabilir"

Devam etmiş, sakallı Celal, "Bir Çin filozofu ufka bakıyormuş; uzaklardan bir deve kervanının geçtiğini ve develerin sırtında ipek kumaşların asılı olduğunu görmüş. Bunları insanlar için taşıyor olsalar gerek. Sonra da şöyle düşünmüş: yeryüzünde deve az insan ise çok, bazı işleri insana yaptırmalı! Bizim filozof ertesi gün eline bir ip almış, zavallı bir Çinliyi belinden bağlayıp götürmüş tarlasına. Elindeki ucu sivri değnekle kıçını dürtünce Çinli can havliyle ileri atılmış, filozof da ipin öbür ucuna bağladığı sabanını toprağa batırıvermiş, başlamış tarlasını sürmeye. Çinli kan ter içinde ipin ucundaki sapanı çekerken filozofun ipi beline nasıl bağladığını düşünmeye başlamış ve düğümü çözerek kaçmayı başarmış. Filozof, ertesi gün zavallı köylüyü yakalayıp kolundan bağlamış. Adam gene çözmüş, boynundan bağlamış gene olmamış. Neresinden bağlasa çözülüyor. Filozof, "öyle bir yerinden bağlayım ki eli yetişip çözemesin" diye düşünmüş ve adamın beyni aklına gelmiş. Beynini bağlarsa eli kafasından içeri giremeyeceğine göre düğümü de çözemez diye düşünmüş ve öyle de yapmış. Sakallı Celal, bu hikayeyi anlattıktan sonra, "İşte o günden beri bir takım insanlar büyük kitlelerin beynini mistik ve metafizik düşüncelerle bağlayarak yoksul insanları emirlerinde kullanıyorlar" diyerek konuşmasını bitirmiş.

3 comments:

Adsız,  18.11.2008 15:49  

Tekin cim, yazılarını özlemişim bugün epeyce okudum. Barış ı ve seni çok öpüyorum.

Bu arada evinizde güle güle oturun.

Sibel

tekmen 18.11.2008 21:22  

Tesekkurler Sibel Hanım,
Buyrun bize oturmaya da bekliyoruz insallah yolunuz bu taraflara düşerse.

Selamlar

Basak 25.11.2008 16:30  

eşiniz yaban sayesinde keşfettim sizi. Çok güzel yazıyorsunuz siz de... Elinize sağlık (arada bize buyrun:)
Sevgiler