"I should not talk so much about myself if there were anybody else whom I knew as well." - "Eğer bir başkasını daha iyi tanıyor olsaydım, kendimden bahsetmezdim." - Henry David Thoreau

Perşembe, Ekim 11, 2007

Mad World!

Bu yazım özel olarak Delta Havacılık eski ve yeni çalışanlarına. Bir ayrılık yazısı. Çok söze gerek yok.

Takvimler 13 Eylül 2002 yi gösterdiğinde sonradan hayatimin donum noktası olacağını anladığım Delta'da çalışmaya başlamıştım. Ve tam 5 yıl sonra, 10 Eylül 2007'de sizlerden, ailemden ayrılıyorum, ama bunu bir ayrılık olarak nitelendirmek istemiyorum. Daha çok evinden uzak diyarlara giden bir evlat olarak görüyorum. En verimli 5 yılımı burada sizlerle beraber geçirdim, doğal olarak hayatımda çok önemli izler bıraktınız. Buradan hepinize sesleniyorum, ayrı ayrı hepinizi çok ama çok seviyorum, iyi ki varsınız ve iyi ki bu güzel günleri bir arada yasadık.

Ben ve esim bu cumartesi günü Hollanda' ya bambaşka bir hayata doğru yol alıyoruz. Hepinize kapımız her zaman acık, hepinizi bekliyoruz yolunuz o taraflara düşerse.

Yaklaşık 1 ay önce yönetim kurulumuza gönderdiğim ve tüm içtenliğimle düşüncelerimi paylaştığım maili de sizlere bir ayrılık mesajı olarak aşağıda sunuyorum. Delta' nın ve sizlerin hakkını ne yapsam ödeyemem. Sadece yazılı bir mesaj ile sizlere veda etmek istemediğim için topladığım resimlerden bir Delta Filmi oluşturdum, umarım beğenirsiniz





5 yıldır Deltada çalışıyorum, bugüne kadar isimi daima severek yaptım, bu sayede de basarili olduğuma inanıyorum. Delta’nın 5 yıl boyunca bana kazandırdıklarını sanırım başka hiç bir şirkette edinemezdim. Her zaman, burada çalışmakla ne kadar doğru bir is yaptığımı duşundum. Kendi potansiyelimin farkına burada vardım, birçok ilki burada gerçekleştirdim, en verimli cağımı Deltada iyi isler çıkararak geçirdim ya da öyle olduğunu düşünüyorum.


Bu sure boyunca, sizi gururlandırdığım zamanlar olduğu gibi eminim sizi bıktırdığım zamanlar da olmuştur. Ben arkamda olumlu izler bırakabildiğimi ve çalışmalarımın sizi memnun ettiğini umuyorum. Evet bu cümleler ayrılığı haber veren bir yazı... Bunları yazmaksa benim için hayatimin en zor işlerinden biri. Ben burayı gerçekten bir aile olarak görüyorum ve aileme evden ayrılma kararı aldığımı açıklayan bir yazı yazmaktayım, ama simdi durup baktığımda bana bu ayrılık kararımdan ötürü hak vereceğinizi düşünüyorum. TMSCS, PROMACS, Roketsan vs. tüm projelerde iyi isler çıkarttık, para kazandık, emek harcadık. Hep Ankara'da bir şirket kurma umudum vardı, Delta benim için bir okuldu, verdiklerimden fazlasını aldığım bir okul... burayı sahiplendim ve çok emek harcadım. Fakat gecen zaman, değişen koşullar beni farklı hedeflere yöneltti.

Yurtdışında çalışıp, yapabilirsem yaşantıma orada devam etmeyi hedefliyorum. Bu konuda yaptığım bazı girişimler beni 10 Eylül itibariyle çok sevdiğim ailemden ayrılmaya mecbur bıraktı. Bu anın bu kadar çabuk geleceğini ben de beklemiyordum. Özgüvenimi korumaya çalışsam da su an biraz korktuğumu itiraf etmeliyim, alışkın olduğum yaşantıdan çıkıp kendime yeni bir düzen kurmaya gideceğim. Hayatımın dönum noktalarından birindeyim ve sizlerin yüreklendirici tavrınız benim için çok önemli. Kendimi bir evladınız/kardeşiniz gibi hissettirdiğiniz için desteğinizi de benden esirgemeyeceğinizi sezinliyorum.

Ergun Bey'in bana yıllar önce çok duygusal olduğumu söylemesinden beri, duygusal değil gerçekçi davranmaya çabalıyorum. Ergun Bey, sizden çok şey öğrendim, hayatıma Eric Berne girdi, ticari olabilmeyi öğrendim!?!, insanların konuşmalarını yorumlayabilmeyi, herşeyin mühendislik olmadığını, para kazanmanın bambaşka birşey olduğunu, zaten siz ve Delta olmasaydınız böyle önemli bir kararı da kesin alamazdım. Yani sonuçta ben emekli çocuğuyum, babama soruyorum "oğlum işini bırakma" diyor. Ben Roketsan’dan Delta'ya gelirken de aynı şeyi savunuyordu. Cesaret, özgüven, fırsat yaratma, değişime ve yeniliğe acık olma Delta’nın kişiliğime kattığı, bu noktada olmamı sağlayan artılar... Çeşme’deki toplantımızda Delta'dan emekli olabilirim demiştim, o zaman herkes gülmüştü ama ben ciddiydim, eğer kafamızdakileri yapabilseydik hep buraya hizmet etmek isterdim, ama maalesef bir noktada tıkandık ve ben yalnız kaldım. Şimdi artık ailesinden ayrılma zamanı gelen bir genç gibi hissediyorum kendimi.

Hepinizin beni anlayışla karşılayacağına inancım tam... Ayrılırken yanımda mutlu anılar götüreceğim, sizleri her zaman sevgiyle anacağım, umarım kırıcı olduğum zamanlar için beni affetmişsinizdir. Tekrar birlikte çalışma fırsatlarının doğmasını temenni ediyorum.

Sevgiyle...


Read more...

Married in Morocco

Uzun süre düşündüm nasıl ve nereden başlasam diye. Araya bir çok olay girdi bir türlü fırsat olmadı şu Fas seyahatimizi anlatmaya. Ben de şimdi Hollanda' da otel odamda yalnız başıma bayram arefesinde hadi bakayım dedim kendime başla birşeyler yazmaya. Barış şu an Türkiye' de eşyaların toplanması ile ilgileniyor yarın yani bayramın 1. günü yanıma gelecek inşallah. Hayırdır inşallah ne Hollanda'sı ne taşınması dediğinizi biliyorum onları da anlatacağım merak etmeyin. Herşeyin sırası var ama benim zamanım yok bunları bir bir anlatmaya, o nedenle 2007 yılındaki değişim rüzgarından teker teker zaman içerisinde bahsedeceğim.

1998 yılından beri çalışıyorum ama hiç bir zaman 3 hafta tatil yap(a)mamıştım. Bu defa evleniyordum, kolay mı? 23 Mart 98 - 20 Temmuz 07. Varın siz söyleyin çık mu yani 3 hafta izin. Evet 3 hafta iznimiz süresince yurtdışında evlenip gezecektik. Yaw nereden çıktı şimdi, aileler ne diyor, arkadaşlarınızdan uzakta ne yapacaksınız, düğün olmayacak mı vs. sorularına verebilecek çok fazla cevabım yok açıkçası. Sadece düğün yapıp insanları eğlendirmek, bu arada bir sürü sıkıntı çekmek, istediklerimizi bir türlü gerçekleştirememek, para harcamak yerine, paramızı kendi istediğimiz şekilde istediğimiz yerde kendimiz için harcayalım dedik. Kötü' mü ettik yaw, uzun yıllar anlatacak anılarımız oldu. Formalitelerden de kurtulmuş olduk.

Neyse, tamam Türkiye dışında bir yerde evlenecektik de neresi olacaktı burası? Herkes gibi Las Vegas' a mı gidecektik yani. Yok artık :). Düşündük, taşındık ben avrupa da çalışma niyetinde olduğumdan, oraya gitmeyi istemedik. Eğer iş bulursam zaten bayağı gezeceğiz oraları diye düşünmüştük. Nitekim de öyle oldu. Neyse, Fas bizim ilgimizi çekiyordu açıkçası, ben bir mail attım Türk Büyükelçiliğine onlar da cevap verdiler "elbette burada evlenebilirsiniz" diye. Tamam karar verilmişti, Fas' a gidecektik, oradan fırsatımız olursa İspanya tarafına da geçecektik. Barış tüm gezi ve evlilik planlarımızı yaptı, her zaman olduğu gibi sırt çantalarımızı hazırladık ve yola çıktık. Aslında planımız 20.07.2007 de başkent Rabat ta evlenmekti ama biz 10.07.2007 yi denk getirebildik. Valla hiç bu kadar heyecanlanacağımı düşünmemiştim. Büyükelçilikte bilinen o meşhur diyaloglar gerçekleştirildi, tüm elçilik personeli oradaydı ve biz sadece imza atıp çıkacağımızı düşünürken kendimizi nikah salonunda hissettik ve heyecanlandık. Barış ayağıma bile bastı. Neyse herşeyi video ya kaydettik ama resim çekmeyi atlamışız düşünün ne kadar heyecanlandığımızı.

Seramoni bitti ve biz gerçek anlamda Fas'ı gezmeye başladık, neredeyse tüm ülkeyi gezdik. Bir gece çölde kaldık, deveyle çölde dolaştık, gerçekten kolay bir iş değil. Temmuz ayı aslında en sıcak dönemi ve çöl için hiç uygun bir zaman değil. O nedenle sadece ben, Barış ve bizi çöldeki çadıra götürecek olan bedevi ile beraberdik. Çölü kapattım Barış için yani anlayacağınız. Değişik bir deneyim oldu. Çöl dışında sıcaktan çok etkilenmedik açıkçası. Taksi şöförleri dışında Faslı insanları da çok sevdik. Yemekleri ilk başlarda iyiydi ama hep aynı şeyler zamanla bıktırdı bizleri. Kuskus ve Tagine (bizim güvece benziyor) en meşhur yemekleri. Herkes Fransızca konuşuyor. Fransızca bilmeyen yok gibi, büyük çoğunluk İspanyolca da bilyor. Bizim gibi sadece İngilizce biliyorsanız çok zorluk çekersiniz. Sömürge olmanın avantajları! diye yorumladık. Ve de gerçekten pisler. Yani İspanya tarafına geçiyoruz ve Avrupaya geldiğini farkediyorsun. 2 km. gerindeki plaja girmek mümkün değilken bu taraf pırıl pırıl, hayrete düşmemek elde değil. En çok Fes ve Marakeş' i beğendik. Büyülü şehirler. Hele Fes yaşayan en eski şehirlerden biri. Labirent gibi heryer kaybolmamak imkansız. Marakeş ise herkesin görmesi gereken bir yer. Jemaa l-Fna meydanını anlatmak yetmez. Binbir çeşit insanı görebilirsiniz. İster inanın ister inanmayın bu meydan da dişçi bile var ama dişçilik yapmıyor! Resim çektirerek para kazanıyor. Yandaki resim Fas'ı gezerken en çok faydalandığımız site olan lexicorient den alıntıdır. Fas ile ilgili en iyi bilgileri kesinlikle bu siteden bulabilirsiniz.

Essaouira güzel bir sahil kasabası, uçsuz bucaksız okyanusu seyredip düşlere dalmak için birebir. Tangier' ı da beğendik sayılır, yani en sevdiğimiz yazarlardan Jack Kerouac'ın sürekli bahsettiği bir yer olması bizim iştahımızı kabartmıştı. Ayrıca herkesin bildiğinin aksine meşhur Kazablanka filminin asıl çekildiği yerin Tangier olduğunu öğrendiğimizde şok olmuştuk ama beklediğimizi tam bulabildiğimizi söyleyemeyeceğim. Bize sıradan geldi açıkçası, belki de artık Fas' a alışmıştık o nedenle çok ilgimizi çekmedi. Kazablanka da elbette beğenmediğimiz yerler arasında, çok sıradan. Dünyanın en büyük 2. cami olan Hasan II ye gittik, gerçekten muazzam bir cami ama insan, bunca adam açlıktan kırılırken bu gösterişe gerek var mı diye sormadan edemiyor (800.000.000$ a malolmuş!!!). Neyse . . . Chefchaouen pek çok kimsenin bilmediği ama kesinlikle Fas' a gidiyorsanız bir gününüzü ayırmanız gereken büyülğ bir kasaba. Bize Bozcaada' yı anımsattı inanılmaz güzel ve bir o kadar da temiz. Yolculuğumuz sırasında Cepta ya da geçtik. Afrika topraklarında bulunan bu ufak İspanyol şehri çok güzel plajlara sahip. İspanyol meyhanesinde Sangria içip tapa yedik elbette. Akdeniz' e ve Atlas okyanusuna girme şerefine de erişmiş olduk bu seyahatimizde.

Fas kesinlikle çok ucuz bir ülke, herşey çok ucuz, halkı da bunun farkında olduğu için pazarlık yapmanız gerekiyor. Turist olduğunuzu bilince fiyatlar 20 katına kadar çıkabiliyor. Ama inanın 350 den başlayıp 20 dirheme aldığımız şeyler oldu. İnanılmaz bir pazarlık diyaloğu yaşıyorsunuz bu bile zevk veriyor insana. sadece 1 euro ya taksiyle tüm şehri gezebiliyorsunuz neredeyse. Biz de o nedenle taksilerden inmedik. Yalnız taksiciler ile ilgili bir uyarı yapmam gerekiyor. Taksimetre açmıyorlar ve kafalarına göre para istiyorlar. Israrcı olmak gerekiyor. Ben ıssısz bir yerde bir kaç taksiciyle takıştıktan sonra bir diğerinin taksimetreyi açmak istememesi üzerine plakasını alır gibi yaptım. 10 dakika peşimde dolaştı, yalvardı, biz de korktuk ama peşimizi bırakmadı. En son bakkala girdim su alma bahanesiyle gelip suyun parasını vermeye çalıştı o da çok korkmuş olacak ki bu derece pişman oldu.

Anlat anlat bitmez hikayeler, böyle geçti bu tatilimiz işte. İyiki yaptık bunu, eğlendik, mutlu döndük ülkemize. Ne diyelim daha güzel seyahatler sizlerin olsun.

Fas seyahatimizle ilgili resimlerden oluşturduğum video yu aşağıda bulabilirsiniz. Umarım beğenirsiniz.





Read more...